Oops! It appears that you have disabled your Javascript. In order for you to see this page as it is meant to appear, we ask that you please re-enable your Javascript!
Ruhsal farkındalık 

KENDİNİ SABOTE ETMEYİ ŞİMDİ DURDUR!




Eğer hayallerimizi kovalamıyorsak, projelerimiz yoksa ve olanların da sonunu getiremiyorsak bir yerlerde kendimizi sabote ettiğimizi söyleyebiliriz. Bu durum hayata karşı olumsız bir tutum, sağlıksız alışkanlıklar veya başarısızlık korkusundan kaynaklanıyor olabilir. Bizi sabote eden tüm bu unsurlar kendi zihnimizde başlar. Kendi kendimize yaptığımız olumsuz konuşmalar hemen her başarısızlığın ardında yatmaktadır.

ZİHNİN DOĞASINI TANIYIN.

Asıl korkutucu olan bizim kendi sesimizle, doğrudan kafamızın içinden konuşan sesin bizi kötü yola sürüklemesine ihtimal vermeyişimizdir. Çoğu zaman böyle düşündüğümüzün farkına varmasak da süreç böyle işler. İçimizden konuşunca onu kendi sesimizle, hatta kendi ifadelerimizle duymamız, olumsuz düşüncelere beynimizin her yerine girmesini sağlayan bir anahtar verir. Konuşan çok yakınımızda duran biridir ve otomatikman onun bizi kandırmayacağına güveniriz. Maalesef bu doğru değildir. Bu nedenle kendimizi sabote etmemizin önüne geçmek için öncelikle zihnin her zaman doğru söylemediğini bilmek önemlidir. Eğer hayatımızda bir noktada içimizden olumsuz konuşmalar yapmaya alışmış isek bu akışın sorgulanması gerekir.

Amerikan Ulusal Bilim Vakfının verilerine göre beynimiz günde yaklaşık 50.000 düşünce üretiyor. Bu düşüncelerin %95’i her gün tekrar ediliyor ve bir önceki günün fikir ve inanç kalıplarını yansıtıyor.

Devamlı çalışan zihnimizi susturamasak da onun gideceği yönü belirleyebiliriz ve bu çabaya kesinlikle değecektir. Çünkü sürekli tekrar edilen %95’in içinden bir kısmının bile olumluya dönmesi insan hayatında mucizevi bir dönüşüm yaratabilir. Kendimizle olumlu konuşmak veya olumlamalar yapmak ilk başlarda tuhaf hatta sahte bir his verebilir. Alışık olmadığımız herhangi bir duygu hayatımıza ilk defa girdiğinde yabancılık hissettirebilir. Ama içimizden düzenli bir şekilde olumlu  konuşarak ve olumsuz düşünceler geldiğinde onlara inanmadan bakarak süreci tersine çevirebiliriz.


NEDEN KENDİMİZİ SABOTE EDİYORUZ?

Düşünce akışımız doğru yönde ilerlemediğinde kendini sabote etmek kaçınılmazdır. Bu hiç farkına varmaksızın oluşturduğumuz ve aleyhimize işleyen bir düzendir. Olumsuz düşünerek ve konfor alanımızın dışına çıkmamak için bahaneler bularak bu mekanizmayı güçlendiririz. Fark etmemiz gereken şey bu düşünsel mekanizmanın içinde kaldığımız her saniyenin aynı zamanda bizi, hayatın sunacağı muhteşem nimetler ve fırsatlardan da uzak tuttuğudur.

Kendini sabote etmek aslında içimizde, derinde yer alan bir başka mücadeleyi gösterir. Kötü gidişi durdurmak için, hangi duygunun bizi sabote etmek amacıyla tezahür ettiğini anlamamız gerekir. Kendini beğenmeme, kendine yönlenmiş öfke, değersizlik ve utanç bunlardan bazılarıdır. Bu noktada içe dönmek ve bizi kötü etkileyen temel duyguyu bulmak önemlidir. İlk başta onunla yüzleşmek zor olsa da daha sağlıklı ve tatmin edici bir hayata geçmek için bunu yapmamız şarttır.

Kendinizi sabote ettiğinizi düşünüyorsanız sakin kaldığınız meditatif bir anda şu soruları kendinize sorun.

– Uzun zamandır uğraştığım ama başaramadığım hedeflerim neler?

– Neden bazı konularda sürekli başarısızlığa uğruyorum?

– Neden işimi aksatıyorum? Yaptığım iş beni tatmin ediyor mu?

– Motivasyon eksikliğimin ardında ne yatıyor?


HİÇBİR ŞEY RASTLANTI DEĞİLDİR.

Görünüşe göre öylesine yaptığımız davranışlar aslında o kadar da tesadüfi değildir. Kendini sabote etmekten uzaklaşan ve olumlu bir akış içine girmek isteyen kişi sözde tesadüflerin ardında yatan nedenleri görmelidir.

Kimlik duygumuz pek çok farklı duygu, düşünce, fikir ve hissin birleşiminden meydana gelir. Eğer uzun bir süredir kendimizi sabote ediyorsak bilinçaltı onu değiştirme çabamıza karşı çıkacaktır.

Örneğin eski sevgilisine kafayı takmış, bağımlı yapıda birini ele alalım. Bu kişi kendindeki eksiği görmüş ve artık değişim isteyen biri olsun. Kişi, tam kararlı değilse sözde “tesadüfi” nedenlerle eski sevgilisinin evine yakın bir spor salonuna yazılmak isteyebilir veya biriyle sohbet etmek için telefona uzandığında aklına eski sevgiliyle ortak bir arkadaşı gelebilir. Bilinçli tercihi aksi yönde görünse de  bilinçaltısal olarak kendini eski, alıştığı koşullara çekecek durumlar yaratmaya çalışabilir. Eğer kişi kararlı olmazsa bilinçaltı bu konuda olumsuz yönde çalışmaya başlayacaktır.

Ciddi hayat tercihlerinden küçük gündelik işlere kadar hemen her konuda kişi olumsuz ama alıştığı eski durumuna dönmek isteyebilir. Eğer böyle bir durumdan şüpheleniyorsak kendimize gerçek kararımızın ne olduğunu açıkça sormalıyız. Kararımızı kendinden emin olarak yüksek sesle söylemeliyiz. Bunun yapmak çok önemlidir. Yarım gönüllü olmak bizi tuhaf ve samimiyetsiz bir ara duruma sokar. İyi yönde değişmek istemeyiz ama kendimize karşı değişmek istemiyor gibi görünmek de istemeyiz. Bu durumda bilinçaltı aldığı mesaja uyarak değişim için değil eski duruma dönmek ve dönerken sanki bizi şartların kurbanıymışız gibi gösteren bir tiyatro sahnesi tertip etmek üzere çalışacaktır. Yani örneğimizdeki kişi sözde şans eseri eski sevgilisine rastlar ve fırtınalı bir dramaya geri döner. Eski alkolik sözde tesadüfen eski bir bar arkadaşının eline kadeh tutuşturmasına hayır diyemez veya bir öğrenci sözüm ona sadece evde ses olsun diye açtığı televizyonda iyi bir film yakalayıp sınava çalışamaz.


KENDİNİZE DOST OLUN

Kişisel gelişim konusunda çalışan kişilerde sıklıkla görülen bir davranış da başkalarına karşı anlayışlı olurken kendine karşı acımasız olma eğilimidir. Sonuçta onlar kendini düzeltmek için kusurlarının izini sürerler. Çoğu kişi hatalı olduğu fikrini asla düşünmek istemezken gelişmek isteyen kişi “Nerede hatalıydım” ve “Neyi daha iyi yapabilirim” gibi sorular sorar. Çoğu kişi tek bir kötü deneyimle kalbini sevgiye kapatırken onlar bir kere daha yeniden sevmenin yollarını arar. Kendini geliştirmek isteyen kişi kendini diğerlerine göre daha kusurluymuş gibi görebilir çünkü iç alemi kilitli sandıkta değil üzerinde çalışılmak üzere ortalığa saçılmış durumdadır.

Bu yüzden sen, değişime cesareti olan kişi kendini yakın bir dost olarak bellemeli ve derinden sevmelisin. Gerçek potansiyelimize erişmek için kendine duyduğun sevgiyi büyük bir itici güç olarak kullanmalısın. Hangi zorluk karşını çıkarsa çıksın nihayetinde gerçek potansiyelin açığa çıkacaktır. Sen ruhsal bir varlıksın ve yolculuğun bir mutluluk yolculuğudur. Kendini sabote etme oyunundan sıkıldığında kendini tüm ihtişamınla yeniden tanıyacaksın.

Yazan: Cem ÇİLOĞLU

Seslendiren: Didem ÇİLOĞLU



İlginizi Çekecek İçerikler

Yorum Yaz