Oops! It appears that you have disabled your Javascript. In order for you to see this page as it is meant to appear, we ask that you please re-enable your Javascript!
Ruhsal farkındalık 

İçinde taşıdığın inançların farkına var.



Hiçbirimiz çocukluğumuzdan beri çekim yasası veya başka evrensel yasaları anlatan bir eğitimin içinden geçmiyoruz. Bizi yetiştiren ana babalarımız, öğretmenlerimiz bu konulardan habersiz. Dahası kendileri hayatlarında arzu ettikleri bir sürü şeyi elde etmede zorluklar çekmişler ve biz onların karşısına gelene kadar hayatın zorlukları karşısında bir çoğu inancını kaybetmişler. Bu şekilde atalardan gelme bir güvensizlikle negatif koşullandırmaların bayrak yarışını yaşıyoruz. Dedeler, babalar, öğretmenler, komşular ve bizzat kendimiz kötü deneyimlerin izlerini elden ele, geçmişten bugüne geçiriyoruz. Bu izlerin her birini tek tek ele aldığımızda sembolik tek bir cümle ile ifade edebiliriz. “- Ben çöp adam bile çizemem. – Bu hayatı yaşamaya mahkumuz. – Herkes kendini kurtarır olan sana olur, o yüzden otur oturduğun yerde. Veya – Elin adamı yapıyor abi bizde nerdee. ” Bu cümleler kendimize verdiğimiz değeri belirliyor. Bunların ardında buna bağlı kocaman bir düşünce ve duygu bulutu var. Beden duruşumuz, konuşmamız, başkalarıyla iletişimimiz, hemen her şeyi bu bulut belirliyor. Kendimizi hissetme biçimimiz bu duygusal ve düşünsel akvaryumun içinde şekilleniyor.

Pek çok insanda olan budur. Bazen en basit konuda bile doğruyu öğrenmek acı verir çünkü yanlışa çok yatırım yapmışızdır. Onunla ilgili mantık yürütülmüş, duygular oluşturmuşuzdur. Şimdi bunu herkesin en basitinden en karmaşığına kadar sürekli yaptığını düşün. Rol modellerinizin hatalı düşünceler ürettiklerini ve büyük bir ikna olmuşlukla ona göre yaşadıkları düşün. Hayatın boyunca bir kulakta kulağa oyunu gibi pek çok bilgiyi aldığını düşün.

Bu durumda inançların da buna göre şekillenecektir. Çocukluğunda şekillenen bu inançlar seni belli bir kalıbın içinde tutar. “Benim için en doğrusu içinde bulunduğum ve inançlarımdan inşa ettiğim bu gerçeklik mi?” Bu soruyu sorabilmek için bile ilk önce bu kalıpların dışından bakabilme cesaretini gösterebilmelisin.

İçinde saklı kök inançların yarattığın psikolojik bir hapishanede misin yoksa bu inançlardan doğan ve doğuştan hakkın olan bolluk, huzur ve sevgi dolu bir psikolojik evde misin? Nerede yaşıyorsun? Zaman zaman hapishanede hissediyor ama kısa nefes alma sürelerinde kendini azat edebiliyor musun? Bu sorular hayatında çizeceğin yolu net bir şekilde aydınlatmana yardımcı olacaktır.

Eğer bu sorulara olumlu bir cevap veremiyorsan o zaman kendin için en doğrusunu henüz seçmemişsin demektir. Yalnız en önemli adımı attın ve şu anda bunun farkına vardın.

Farkındalık içinde geçirilmeyen bir hayat boşa harcanan binlerce dersle doludur. Acıların da mutluluğun da bir anlamı kalmaz. Asıl olan yaşadığın tüm deneyimlerden ruhsal tekamülün adına dersler çıkarmak ve öğrenmektir. Bu gerçekleşmediği zaman içindeki boşluk duygusu hep büyüyecek ve yaşam anlamsız bir koşuşturma gibi gelecektir.

Yaşadığın psikolojik evi net hatlarıyla belirlemelisin. Bunu yaparken bu evin inşasında kimlerin nasıl etkiler bıraktıklarını bulmalısın. Burası artık sana bir evden çok hapishane gibi geliyorsa değişimin zamanı gelmiş demektir.

İçinde taşıdığın inançların farkına var. Onların seni nereye sürüklediklerini gözle. Dünkü inançların bugünün gerçekliğini oluşturdu ve buna bir şey yapamazsın. Ama yarının gerçekliğini oluşturmak her zaman senin elinde.
Bu bilgiye sımsıkı sarıl. Sadece bunun mümkün olduğunu düşünmek bile hayatında değişimi başlatacak güçtedir. Kendindeki güçle ve bu güçten doğan muazzam enerjiyle tanışmak başlı başına muhteşem bir güzelliktir.

Yazan: Didem & Cem Çiloğlu



İlginizi Çekecek İçerikler

Yorum Yaz