Oops! It appears that you have disabled your Javascript. In order for you to see this page as it is meant to appear, we ask that you please re-enable your Javascript!
Ruhsal farkındalık 

Hayat amacını bulmak ne demektir



TÜM İNSANLIĞIN ORTAK HAYAT AMACI: UYANIŞ-

Hayat amacı deyince herkesin bireysel yanıtları olabilir. İşimde başarılı olmak, evlenip mutlu bir aile kurmak, dünyayı gezmek…Herkes şu anda ne yapmayı hedefliyorsa rahatlıkla buna hayat amacım diyebilir. Bunda tuhaf ya da sakıncalı bir durum yok ama bunlar hayat amacını değil hedefleri ya da planları gösteriyor. Hayat amacı bunları da kapsıyor ve bunların ötesinde geçiyor. Bir insanın dünyaya gelirken ruhsal yolculuğunda neyi öğrenmesi gerektiği ve bu yolda yürürken kendi ruhsal tekamülü adına ona farkındalık kazandıracak deneyimlerin tümü hayat amacını oluşturuyor.

Her bireyin kendi ruhsal yolculuğuyla ilgili bir hayat amacının olmasının yanında tüm insanlığın da ortak bir hayat amacı var. Tüm insanlığın ortak hayat amacı UYANIŞTIR. Uyanmak maddi hayatın illüzyonunun derin uykusundan sıyrılmak demektir. Bir beden ve maddi dünyanın algısıyla çevrelenmiş insan için bu uyku hali o kadar derindir ki arada yaşadığı travmalar bile çoğu zaman onu uyandırmaya yetmez. Çok iyi tanıdığı yakını ölür; o yine hayatın geçiciliğini sorgulamaz. Hastalanır ve yataklara düşer ama o hastalığa sebep olan zihinsel takıntılarını fark etmez.
İşte tüm insanlığın ortak hayat amacı olan uyanış her birey için zemindeki en temel süreçtir. Uyanış her yaşanılandan ufak farkındalıklar süzerek gerçekleşir. Açık ver sorgulayabilen bir zihin ister. Cevapları içsel rehberliğiyle birleştirebilme gücü ister. Aslında her şey çok basit sorularla başlar. “Ölünce ne olur?” “Ben nereden geldim?” “Ben bedenlenmeden önce de var mıydım?” Bu tip soruların cevaplarını bulma yolculuğunu göze alan insan uyanış yoluna adım atmış demektir. Bu yolculuk bir beden alarak doğan her insanın çıktığı hayat amacı yolculuğudur.

-NE YAPTIĞIN DEĞİL NASIL YAPTIĞIN ÖNEMLİDİR-

İnsanlığın ortak hayat amacı olan uyanışa uyumlanmış bir yaşam planında ne yaptığından çok nasıl yaptığın önem kazanır. Bu hedeflerin ve planların olmayacağı anlamına gelmez. Şu anda ne yapıyorsan bunu farkındalık içinde yapmak kişiyi insanlığın ortak hayat amacı olan uyanışa bağlayacağı için derin bir mutluluk ve tatmin verir. Aynı zamanda bu, şimdide kalabilmek ve anın getirdiğini yargılamadan kabullenebilmek anlamına geldiği için içsel huzurun devamlılığını sağlar. Bir öğrenci olabilirsin; bir satış elemanı; bir müdür; bir öğretmen veya ev hanımı. Bunlar şu anda kendini yaptığın işle özdeşleştirerek verdiğin yanıtlardır. Bunlar hayatta edindiğin bir takım etiketlerdir. Gerçek varlığın bunların çok ötesindedir ve bazen bu etiketlerden çok uzakta veya onlarla çok da bağlantılı değildir. Bu durum sende hayat amacından uzak yaşıyorsun algısı yaratır. Oysa hayata bütünsel baktığında yapılan işlerin isimlerinin veya etiketlerinin değil de onları yaparken edindiğin ruhsal deneyimlerin önemli olduğunu görürsün. Böyle bir bakış açısı edindiğinde ne yaptığından çok nasıl yaptığının hayat amacına hizmet ettiğini görürsün.

Hayata anlam ve değer katarak işini yapan bir apartman görevlisinin sana selam verişindeki mutlu ifade senin içine yayılan bir sıcaklık olarak sana gün boyu eşlik eder. Hastalarına mekanik beden parçaları olarak değil de farkındalıkla bakan bir doktor sana şifa verirken aynı zamanda hayata dair bilgelik kazandırır. Vererek ve paylaşarak bolluk enerjisine uyumlandığını bilen bir iş adamı herkesin okuyarak faydalanması için sakinlik aşılayan bir kütüphane açar. Sonuç olarak herkes aslında yaptığı işin etiketinden çok o işi yaparken gösterdiği sabır, çaba ve ruhsal derslere odaklanırsa yaşadığı içsel tatmin ve mutluluk onu hayat amacıyla uyumlu kılar.

-GERÇEK TATMİNİN NEREDEN GELDİĞİNİ VE KAYNAĞI DOĞRU BELİRLEME-

Hayat amacından çok hedeflerin ve planların temelinde ulaşılmak istenen tatmin kanallarını tahmin etmek zor değil. Bol paraya ulaşmak, sevilmek, eğlenmek, tanınmak ve beğenilmek. Tüm bunlar bu hedeflere yürürken doğal olarak bir insana gelir. Gelmesiyle birlikte gerçekten çok yüksek bir tatmin duygusu benliği ele geçirir. Hayallerine kavuşmak anlamına gelen tüm bu deneyimler çok güzel ve mutluluk vericidir. Bir insan bunlara ulaştığında ve her şeyde olduğu gibi bunu normalleştirdiğinde asıl büyük sorunla baş başa kalır. Tatmin duygusu hızla ve geri dönüşü olmayan biçimde azalmaktadır. Sanki bir serap veya rüya görmüş gibidir. İçinde büyüyen boşluğa engel olamaz. İnsan zihni her şeyi normalleştirme üzerine programlıdır. Dünyanın en güzel evinde yaşamaya başladığını düşünelim. Maksimum bir ay içinde ev sana normal görünmeye başlar. Temizlenmez ve toplanmazsa ev senin zihninin görüntüsünü almaya başlamıştır bile; dağınık ve sıradan. Duyduğun tatmin duygusu ise uzaklaşmaya başlamıştır çoktan. Peki ya şimdi ne olacak? Bu çıkmaz azımsanamayacak kadar çok başarılı insanın şu anda içini yiyip bitiriyor. Hızla ve çoğu kez sakarca ruhsal bir arayışa giriyorlar. Bir kısmı ise maddi zevklerin dibine vurarak bedenlerine ve zihinlerine zarar vermekle meşguller.

Peki gerçek ve bitimsiz bir tatmin hali var mı? Bu mümkün mü? Hayat amacına uyanmış ve farkındalık yolunda yürüyen kişiler için bitimsiz bir coşku dolu mutluluk hali vardır. Bu pasif ve insanı körelten bir huzur hali de değildir. Tam aksine coşkulu bir ateşle motive eder ve yaşamını çok daha verimli yaşamasına neden olur. Hayata tıpkı bir çocuğun neşesiyle bakan bu insanlar için pencereden gördüğü ağacın dalları, bir kedinin sıcak dostluğu ya da yağmur kokulu toprağın serinletici nefesi yeterince mutluluk doludur. Anın içindeki bu güzelliklerin her daim farkındadırlar.

Yazan: Didem Çiloğlu



İlginizi Çekecek İçerikler

Yorum Yaz